annemin ablasıyla babamın kız kardeşi arkadaşmış. babam kız kardeşi bize geldiğinde akşam onu almaya gelirmiş, o sırada annemi görmüş. peşinden koşmuş, 6 ay gibi bi sürede de annem aslında çok istemese de evlenmiş. şimdi çok pişman. birbirlerini sevmiyolar, yalnızca 30 yılın getirdiği bi alışkanlık ve birbirine tahammül var. aşk hiçbi zaman olmamış zaten.

babmı ayrıldığı kız arkadaşıyla barıştırmak için arkadaş grubu toplanmış, annem de ablası vasıtasıyla bu grubun içindeymiş. karşı karşıya denk düşmüşler otururken ve muhabbete başlamışlar. sonraki günlerde aynı arkadaş grubu bir yere gidicekmiş bizimkiler de birbirlerine yakın yerlerde çalışıyorlarmış. annem aramış birlikte gidelim diye.. sonrası flört, akm büyük salonun kulisinde evlilik teklifi ve ben.
hala seviyorlar, oynaşıyorlar çocuk gibiler :))

komşu-görme-beğenme-evlilik

hala seviyorlar,babam gibi seveni görmedim desem yeridir hatta

annem ve babam çocukluklarında tanışıyorlarmış zaten.babam anneme çok aşık olmuş.annem üniversite okumak için ankara'ya gelmiş.babam anneme mektup yazmış.sonra ankara'ya gelmiş,annemin okuluna.annem küçükken köpeği olsun istiyormuş,babam da sokaktan bir köpek bulup getirmiş anneme.ama sonradan gıcık oldular birbirlerine.babamı kaybettik zaten.

babamla annem universitede ayni bolumdelermis. hatta ayni liseden mezunlar. babam anneme teklif etmis, annem de cok kibar ve reddedemeyen birisi oldugundan sessiz kalmis. babam da "sukut ikrardan gelir" demis ve sonunda evlenmisler (annem ikrar ne demek bilmiyormus, bu da not olsun). annem biraz da mecburi hizmetten dolayi evlendigini soyledi. sonra bosandilar tabii ki de.

dedemin cenazesinde tanışmışlar.
ben 4 yaş civarındayken boşandılar.
birbirleriyle yıllardır tek kelime konuşmadılar.

benimkiler hukuk fakültesinde tanısmıslar. annem sınıfta kalınca bir sene babamın sınıfına düşmüş, tanısmıslar. o dönemin en ''popüler çiftiymişler'' yıllıklardan ve fotoğraflardan anladığım kadarıyla. ha sonra ben 10-11 yasındayken babam baska bir kadınla aldattı annemi, şimdi üzerinden 10 yıl daha geçti bu olayın, bosanmadılar, annem affetti ama aralarında aşk sevgi falan yok tabii, alıskanlıktan ve bagımlılıktan sanırım devam ediyorlar, ölene kadarda ederler muhtemelen.

köyde peder çekirdek çitlerken 400-500 mt mesafeden kesiyor valideyi ashdjgskl. o kadar zor zamanlar geçirmelerine rağmen hala çok seviyorlar birbirlerini. allah uzun, sağlıklı ömür ve saadet versinb onlara hep.

Halami cok uzak bi koye gelin vermis halamin dayisi.
Halam da durumu esitlemeye calisti zaar ki kardesine yani babama annemi tavsiye etmis.
Anneme gorucu yollamis annem yok demis. Sonra enistesi anneme 'farkindamisin kapida kaldin tohuma kactin, hayir deme luksun yok okumus adam daha bundan sonra kim alacak seni'gibi bi konusma yapmis. Annem tamam demis.
Baabam gelmis yuzukleri takmis gitmis.
Sonrasinda annem 2 kere yuzugu babama vermis


Hic sevmediler birbirlerini. Belki ilk 1 2 yil bi heves fazlasi degil


Olmayan moralin icine sictin yalniz onu soyliym de.

1 - 70'lerin olaylı zamanlarında ankara'da bir karakolda tanışmışlar.
2 - şu an birbirlerini zerre sevmiyorlar.

halam ,annemin arkadaşı + uzak akrabalık durumu var .
halamın düğünü pazar , annemi isteme pazartesi :D
çok büyük bir aşk sözkonusu değil ama sevgi saygıları daimdir ,allah bozmasın amin :)

Bzimkiler köyde "bayram yeri"nde tanışmışlar.Orada tüm gençler annemin bir akrabasının evinde toplanmışlar.Annem de ev sahibi gibi herkese çay koyuyormuş.Babam sırf annemi görebilmek için bir çaydanlık çayı kendisi içmiş.Sonrasında tanışmışlar falan filan..12 sene önce boşandılar,sonrasında da tek kelime konuşmadılar.

keşke tanışmasalarmış.

Yün elbise gelsin

yılbaşında bana kimsenin hediye alacağını düşünmüyorum açıkçası. ne isterdim

aklıma hiç birşey gelmedi. ama şu olabilir gayet mutlu olurdum

www.luxist.com

talk talk'un diskografisi.

maddi değil de,gerçekleşmesini çok istediğim bir hayalim var.o gerçekleşse çok güzel bir hediye olurdu benim için.

weheartit.com
www.pinterest.com

Kindle paperwhite new. Cok para da degil he.

ps4

note 3

tchibo cafissimo
hanım şimdiden almış sağ olsun :)

adalet

hediyemdeyim.

nintendo 3ds

yün elbise çok güzel fikirmiş devils trill aklıma soktu şimdi. onun haricinde bir tane eldiven kaşmir denen şu parmakları ince olan modellerden. sonra bir tane şapka ama kulaklı olanlardan. tavşan kulağı ayı kulağı farketmez. sonra atkı da isterim. şapka-atkı grubunu anamın evinde unutmuşum çünkü. bir tane tablet isterim. ama o biraz pahalı. sonra sulu boya isterim. talens vangh gogh olsun o da. sonra kelepçeli kek kalıbı isterim. marks and spencer'In true red diye bir kokusu var ondan da isterim sonra. sonra tatil isterim. iki-üç gün yeter. sessiz sakin bir yere gidip güzel kahvaltılar yapıp geri gelmek. her şeyin daha önceden ayarlanmış olması. kahvaltıya gidilecek yerin, otel rezervasyonunun. valiz bile hazırlamayayım hatta. benim için oysho'dan imageshack.com şu pijamayı alsın valize koysun. 1 eşofman bir tshirt. diş fırçası - macunu her şeyi. ben öylece çıkayım tatile gideyim.

listeyi de uzattım ki , burayı okuyan arkadaşlarım boş durmasın içinden seçip alsınlar.

bana su workshopa yer ayirtsa cok mutlu olurum.
www.aaschool.ac.uk

bu bilezikleri hatta daha cok istiyorum!!
instagram.com

Yok, hagatten yok.

Olmaz ya, olursa ne olsun dedim bulamadim.

arkadaşım gelsin

mekanik narenciye sıkacağı

www.dr.com.tr[Export-only]-The-complete-box/George-R-R-Martin/Foreign-Languages/Literature-and-Novel/Fantasy/urunno=0000000398956


www.boyner.com.tr


www.maccosmetics.com.tr


www.istanbulbilisim.com.tr

www.barcin.com

Melting clock gelsin, rafa asılabilenden.

M&M's

rc helikopter, ve gördüğüm bir puzzle vardı o.

bir de s3 mini falan da olur.

İlkokul ve ortaokulda öğrendiğim İngilizce'yle yaşıyorum. Bugüne kadar kazandığım neredeyse tüm paraları (ya tercüme ya da işimde kullanma sebebiyle) bu sayede kazandım.

Biraz Amerikan mandası bi okul olduğu için uzun seneler sağlam bi eğitim verdiler; sonrasında devamlı konuşmaya devam ederek unutmadım. Klişe gibi gelecek ama geliştirmek için dizi izlemek, filmleri kesinlikle dublajsız izlemek, şarkı sözlerine dikkat etmek ve mümkünse kitap da okumak şart.

meksika sınırına ulaşacak kadar.
lise.
pek geliştirdiğim söylenemez.

oyunlarla öğrendim 8-16 yaş arasında, ondan sonra da diziler filmler altyazı. geliştirmek için çaba sarf etmedim hiç, bi şekilde oldu işte. sevdiğin şeylerin içinde varsa öğreniyorsun.

yabancılarla iletişim şart geliştirmek için. yurtdışı olur, sultanahmede antalyaya gitsen olur, skype yapsan o da olur. ama hiç birinde yanında bir türk bulundurma zor durumda kalınca kendi yolunu bulursun :)

ilkokul, lise ve toplamda 2 sene norveçte yaşadım

edit: şu anda da eğitimi %100 ingilizce olan bi üniversitedeyim

kpds, üds gibi sınavlara girdim +90 puanım var.tabi bu aslında birşey ifade etmiyor. asıl ingilizce speaking becerisi ile ölçülmeli.

ingilizce öğretmeniyim. ingilizceye lise sonda merak duydum üniversitede tam takır öğrendim yabancı hocalar sağolsun.

ama halen zorlandığım pek çok nokta çıkıyor.

ilkokul, lise ve üniversitede öğrendim. temel bilgiyi lisede, üniversitede de bölüme yönelik şeyler öğrendim. bir iki yurt dışı deneyimiyle, dizi-çizgi roman tarzı şeylerle geliştirdim.

liseye kadar inter. seviyesinde biliyordum zaten kursa vs gitmiştim.
üniversite hazırlık okudum 1 sene.
geçenler de öylesine bi ielts'e girdim 7 aldım fena sayılmaz.
speaking'im de konuştukça açılıyor, 1 ay ingiltere 1 ay fransada kaldım mecbur konuşma gelişiyor.

amerika'da yasadim bir sure. toefl puanim 117/120. amerika'dan once de iyiydi dizi falan izlemekten ama konusma pratigi cok farkli. bir kere hata yapmaktan korkup duzgun gramerle yavas konusursan hic bir amerikali seni anlamiyor. onemli olan hata da yapsan hizli konusmak. bunun disinda cnn falan takip edebilirsin kelime acisindan, gunluk kaliplari ogrenmek icin dizi izlemek cok faydali.

ilkokul ikide dille tanıştım.
ortaokul hazırlıktan itibaren geliştirdim. ortasonda advanced seviyedeydim.
okul dışında ingilizce romanlar okuyup, müzik dinleyerek geliştirdim. mektup arkadaşlarım vardı. günlük tutardım. vakit buldukça ingilizceden ingilizceye sözlüklere bakardım. notlar alırdım. deyimler ilgimi çekerdi, araştırırdım vs. ingilizceyle uğraşmak eğlenceydi.

(bkz: internette karı soymaya çalışırken ingilizce öğrenmek)
(bkz: true story)

üniversitede erasmus öğrencileriyle takıldım, ispanyol ev arkadaşı aldım vs. böyle böyle gelişti. iş dolayısıyla da sürekli ingilizce kullanıyorum.

Üniversite hazırlık. Konuşarak geliştiriyorum. Bu biten bir şey değil, süreç.

kucukken 3-4 yil amerika'da yasadik (2 yasindan itibaren), ingilizceyi orada ogrendim. dondugumuzde de anadili ingilizce olan okullara gittim. 4 yildir amerika'dayim. bazi kelimeler disinda aksanimi ayirt edemediklerini soyluyor amerikali arkadaslarim. kisaca hayatim amerikancayla gecti. ailemin bir kismi amerikali zaten.

annem babam heves etmiş daha doğru düzgün okumam yazmam yok kasetli kitap setleri almışlar. Robby diye bir robot vardı. Her fasikülde bunların maceralarıyla birlikte yeni kelimeler, şarkılar. çok eğlenceliydi. küçükken friendsdir, will & gracedir zamanın güzel sitcomlarını altyazıyla izlerdim. sonra liseye kadar bu şekilde kendi çabamla öğrendim. lisede özel okulda okudum. hazırlık +bütün derslerimiz ingilizceydi. derken yurtdışı, üniversitede de eğitim dili ingilizce...

şimdi de mesleki ingilizce geliştirebilmek için internetten kitaplardan kendi kendime bir şeyler karalıyorum.

10 senedir amarigadayım. KPDS 90+ idi. TUS'da tulum çıkardıydım 2-3 dâfe. Ama pek bi boka yaramadı. Temin bölüm başganının garşısında, gan ter içinde gak guk ediyodum. Odadan çıkınca sunturlu bi kufür savurdum gendime, Türkçe!

ortaokul hazırlıktan başladım öğrenmeye, film-dizi-kitap-internet-oyun olmasaydı şu an tercüman değildim diyebilirim. bu olay tamamen sevmek ve kendini geliştirmek.

e zamanla. dizi izleye izleye degisik deyimleri, kaliplari, unlemleri ogrendim. master tezimi kompil ingilizce yazdim zaten 100 sayfa falan. amerika'ya WAT yapmaya gitmistim bundan ta 7 sene once, onun cok bir faydasi olmadi gerci; 3 ay kime yeter.

simdi de avrupada yasiyorum. etrafimda turk yok, o yuzden ingilizce ve cok cok az fransizca konusuyorum mecbur. yalniz cumle kurma kolayligim karsimdakinin ingilizce bilgisine gore degisiyor garip sekilde. ingilizcesi iyi olanlarla cok daha derin anlasabiliyorum. diger turlu "ulan simdi bu cumleyi daha nasil basit soylerim?" diye dusunmekten curcunaya donuyor cumle.

oyundan ingilizce ogrendim diyenlerin agzina kurekle vurasim geliyor.

muhtemelen vermez. ödevlendirme talep edin.

5 puan verin dersen vermez bence. 5-10 puanlık proje, araştırma ödevi falan isteyip ordan verebilir 5 puanı.

Hocaya bağlı. Bazısında ters teper, 5 puanı vereceği varsa da vermez. Bazısı da ısrar sonucu verir. Çok sevmeniz dışında hoca nasıl biri?

bir şekilde iste bence.sen istemezsin gider başkası ister,alır sonra üzülürüsn

Puan istenmez. Ödev istenir, proje istenir.

bizim bi arkadaş vardı, hocaya ağladı ve mezun oldu. ciddiyim he, ağladığı için mezun ettiler kızı.

git ve bu gazla o 5 puanı kap!

bence verebilir, dürüstçe anlat derdini.

Bilkent olduğunu anladım hangi ders hangi hoca?

sen herkesi yönet, uymayan olursa tavır al

İşyerinde o tür insanlarla yıllarca çalışmak zorunda kalacaksın. Yavaştan alış bence :)

Kişiliğiniz uygunsa grubun dalga geçicisi, komiği olabilirsiniz. Böylelikle hem onlarla dalga geçersiniz, hem onları güldürebilirsiniz, hem de sinirleriniz gevşer.

Bİr iş için 3 birbirinden pek haz almayan kişiler olarak bir çalışma yapmıştık ve bir eleman şunu dedi: "Birbirimizi sevmiyoruz gerçi ama bu iş bitene kadar kankayız. Yapacak bir şey yok." Ben bunu söyleyen kişiyi çok takdir etmiştim. Sonra da arkadaş olduk hatta. Siz de doğrudan söyleyebilirsiniz, böylelikle üstünüzden atıp gidebilirsiniz.

sudoku

hanoi kuleleri

ünlü matematikçi yok mu

levan polka

ben de editleyecektim buldum diye :)
teşekkürler saol.

sevgili edin.

yaşadım.bu sebeptem ötürüde 4 şehir gezdim.tavsiyem şu ki: kafayı şehire takma.Ortam yapmaya çalış.Ortam sağlamsa her yer paris.

kaçıncı yılın? ilk 2 sene böyle şeyler hissedebilirsin ama eminim 3. senende en geç, alışırsın. oturmuş bir çevren belki sevgilin de olursa adapte olman kolaylaşır. bunlar da zamanla oluyor tabi.

İstanbul'dan Kayseri'ye okumaya gitmiş biri olarak cevap veriyorum, kendi kendine yetebilmelisin, bir zaman sonra alışıp insanlarla da iletişime geçmeye başlayacaksın. Yaşadığınız şeyleri yaşayıp belki çok daha beter şehirlerde okumak zorunda olan insanlar var. -zihniyet bazlı konuşuyorum-

evim istanbulda bağdat caddesine 5 dk. ve takıldığım yerler de aşağı yukarı bu tip yerlerdi.

karabüke geldim. ve aynı senin durumdayım.

3. senemdeyim. ve hiç bir şey çare olmadı. max 3. haftada bir istanbula gidip geliyordum ki ilk sene haftada bir 2. sene 2 haftada birdi gidip gelmem.

bu sene ev tuttum. bir ev arkadaşım var. o sosyal gerçi. dışarda oluyor genelde. ben de evde takılmaca, zaman öldürüyorum. bu şekilde geçiyor.

ve hala nefret ediyorum buradan.

eskişehirden nefret ediyodum 24 tercihden 2 si eskişehir gerisi istanbuldu.eskişehir gelmez diye yazdım öyle gelesi tuttu.2 sene eziyet çektim hazırlıkta kaldım istanbula gidip gelmekten.inat ettim çalıştım istanbula geldim.şimdi pişmanım :)

izmit'ten ilk 2 sene nefret ettim. sonra alıştım ve artık çok seviyorum. okuduğun yeri sevmek için yapabileceğin pek bir şey yok aslında, zamanla alışıyorsun.

Ben de sevmiyordum, sonra fark ettim ki sorun bende. Ha gerçi ben istanbul - kocaeli yaptım ki kocaeli gayet güzide bi şehrimiz, karabüğe, sakaryaya falan gitsem ben de kafayı yerdim herhalde.

bende kocaelideydim lisede çok canım sıkılıyordu üniv. için izmire geldim bi eğlendim sorma:D

Şaşırır. İleri gidersen çantayı kafaya yersin.

söz konusu ülke türkiye'yse evet, şaşırır, çantayı da geçirebilir.

"o göte bülbül öte" deseydin. nabız ölçerdin hiç yoktan.

onun aldığı iç çamaşırından muhabbeti aç. ben de kullanıyorum çok güzel yapmışlar gerçekten diye başlayabilirsin..

Tipin iyide kız da kaşarsa neden olmasın.

"kalçaların harika.." dersen yersin evet.

sen merhaba dedikten sonra kızın bakışlarından ve merhaba derkenki (derse) ses tonundan ne tepki vereceğini anlayabilirsin. gerisi daha sonra ne diyeceğine bağlı.

ayrıca kızlar için "kaşar" lafını çıkaran ilk erkeği öldüyse mezarında bulup sikmek istiyorum. birbirini tanımayan iki insan durup dururken tanışabilir ulan ey at gözlülükler!

bu dediğin taktik fazlasıyla riskli bir taktiktir; ancak az biraz yakışıklıysan ve kız da özgüven problemi çeken bir tip değilse başarıya ulaşabilirsin ama muhabbeti çok iyi kurmak gerekiyor planlı olduğunu hissettirmemek çok önemli.

ahahha static4.wikia.nocookie.net

ona küçük süprizler yap.

gul receli

domates reçeli, karpuz kabuğu reçeli, ceviz reçeli (bu pek enteresan değil gerçi sanırım artık)

karpuz reçeli.tadına bakmadım.çilek ve vişne reçeli dışında reçel yemem.

turunç reçeli

nar reçeli için güzel şeyler söylüyorlar.

bir de patlıcan reçeli vardı sanırım.

benim şahsi favorim kirece yatırılmış balkabağı(kıtır kıtır) ve bergamot.

karpuz jabugu

reçel pek sevmem fakat incir reçeli hariç.

portakal reçeli. bosna'dan yengem getirmişti, güzeldi.

süt reçeli diye bir şey var, farklı ama belki ilginizi çeker.

eksisozluk.com

uçkun reçeli.

patlıcan reçeli, ama kapağından yapılan reçel mükemmeldir.

kabak reçeli, evet kirece yatırılan reçelde mükemmeldir ama @bipoların dediğinin aksine balkabağından yapılmaz o mantaş kabağından yapılır.

turunç reçeli, herkes sevemez ama çok güzel değişik bir tad.

bir de ayvalıkta zeytin reçeli vardı ama tadamadım.

domates reçeli, şahane tadı var.
bergamot reçeli bilmeyene enteresan gelebilir.

sakiz receli

tatlı lor ile karıştırarak böğürtlen reçeli denyin, her türlü reçel güzel bir tatlı lorla enfes oluyor.

Yenigün'ün dağ çileği reçeli.
Erik reçeli yemiştim bir yerde de o da pek güzeldi.

acı biber reçeli yapıyorum her sene

tarifi sözlükte

ceviz reçeli

Zeytin reçeli diye bir icat var. Kötü sayılmaz.

Hayir, masada birakiyorsun

ben götürüp ilgili yere döküyorum. self servis kavramını türkiyede yanlış anlayanlar var.

tepsiyi kendisi götürürse öleceğini düşünüyor insanlar.

evropada falan kendin goturuyormussun galiba ama biz turkler braz keyfimize duskun oldugumuz icin ilk fastfood dukkanlari acilinca firmalar taviz vermisler, o gun bugundur biz masada birakiyoruz gelip arkamizi toplyorlar

masada bırak. o tepsiyi götürecek maaşlı çalışan görevliler var.

ne istersen onu yap kardeş? toplum baskısından mı korkuyon ki

şimdi bunu yapan çalışanlar var ama senin yapman daha etik olur. neden olduğunu da biraz düşününce anlayabilir insan.

türkiye'de bunu sallayan pek yok ama yurtdışında bazı ülkelerde oturmuş bu düzen. abd ve kanada'da öyle en azından.

ben utanıyorum alıp götürüyorum. amk mağazada kıyafetlere baktıktan sonra katlayıp geri koyuyorum bi de. sikeyim.

yurtdışında kendin götürüyorsun. türkiyede masada bırakıyorsun.

tepsiyi götürmek çok saçma. oldu olacak tuvaletleri temizleyip, bulaşıkları da yıkayalım amk. bu yabancılar mal zaten nolacak

ulan kendin götürünce de fakir muamelesi yapıyor o yardımcı olmak istediğin arkadaş,görevli.

alip goturuyorum, masayi da siliyorum bazen.
magazada da katliyorum, azicik bozduysam duzeltiyorum filan.

şu orada maaşlı çalışan ve gidip bulaşıkları yıkalım diyen insanlara ithafen;

asgari ücretle günde +12 fazla ayakta mesai yapan insanları küçümsemek ne güzel bir şey.kimse keyfine orada çalışmıyor.masayı toplarken de bir o kadar küfür ediyor arkanızdan.kimse sana gidip bulaşıkları yıka demiyor.yapacağın tek şey çöp kulesine boşaltmak.ama siz doğuştan zengin olduğunuz için biri sizin kıçınızı hep toplayacak.

soruya yanıt; tepsini kule boşalt ve ayrıl.zor bir şey değil.üstündekiler çöpün içine dökülsün yeter.kağıdına bile dokunmana gerek yok.

İster dök ister bırak. Ben içecek falan aldığımda atıyorum ama tepsi varsa bırakıyorum içini döküp tepsiyi nereye koyacağım diye düşünüyorum. Bu arada bugün kantinde yemek yiyip tepsiyi götürdüm kadın şaşırıp niye getirdin biz alırdık dedi.

@esref, valla ben ettim.adam masada bağımsızlık ilan ediyor resmen.10 lira yemek alıyor diye masanın içine etme hakkı yok.

daha basligi gorunce kesin burda insanlar birbirine girmistir dedim. biz nasil bi toplumuz allahim

burger kingin insanları biraz daha aptal yerine koyabildiği ülkelerde insanlar kendisi bırakıyor tepsisini ama Türkiyede henüz yok böyle bişey.olmasına da gerek yok diye düşünüyorum.okul yemek hanesi değil iftar çadırı değil.neyin etiğiyse artık o kadar para verip bir de arkanı toplamak.düpedüz aptallık.

yedikten sonra tepsiyi falan temizlemeyin. eger boyle yaparsaniz masalari temizlemekle gorevli kisilere ihtiyacimiz yok diyerek isten cikarirlar. yani sadece tepsiyi masada birakarak bile istihdam saglamis olursun. birakin fazladan bir kisi calisitirsinlar.
kapitalizmin simgelerinden birinde tepsiyi cope bosaltmaya medeniyet diyorsaniz medeniyet hakkinda hicbir sey bilmiyorsunuz.

Bunlar tamamen yazilmamis kurallara dayanan seyler. Gorguyle alakali.
Oyle ki, universite ogrencileri okul kantininde ictikleri cayin yedikleri tostun copunu dahi atmiyorlar, resmen sicip birakiyorlar. Bunlardan nasil o tepsileri goturmelerini beklersin?
Yahu daha bugun, amfi ya, sinif bildigin ders islenen, bir girdik, pet siselerden, kagit ambalajlarindan gecilmiyordu. Bunlar muhendislik ogrencileri, 22 23 yasinda koca insanlar bunlar gelecegi ulkeminizin(!)

yurt disinda tepsileri goturmek icin cop kutulari oluyor. Hatta ve hatta plastik kagit ve organik diye 3 ayri cop kutusu oluyor ki ayristirilabilsin. Burada kosede bi yere ustunde "tesekkur ederiz" yazan bi kutu var, neyi nereye atacagini dahi anlayamiyorsun.
Ben genelde atmiyorum, ama masayi savas alani gibi de birakmiyorum, derli toplu tepside duruyor hersey, eleman da alip goturuyor.

burger kingteki tepsilikler müşterinin götürmesi için tasarlanmamış maalesef. götürünce şaşırıyorlar zaten.

herkes kendi götürse çok güzel olur aslında.

ama maalesef sandalyelerini masaya itmekten bile aciz çoğu insan...

www.ilacprospektusu.com

5.75 TL imiş. yuh!

www.ilacprospektusu.com

5 lira falan

:pişti olmuşuz :)

cidden yuh!

teşekkür ederim. allahtan yaptırmamışım. ibret-i alem için kalsın bu duyuru.

Yanlış hesap yapmıştır onlar.

almanya- köln

türkiye-istanbul-evim

İzmir-Alsancak

hollanda - maastricht

Kuzey kutbu

misurata - libya

vay lan. soruyu görünce şöyle bi düşündüm. bi yerde olasım gelmedi. odamda aşırı mutluyum şu an.

güney yarımkürede sıcak güzel bir yer.

ankara.

ukrayna - şehirleri olarak genel bilgim yok.

İstanbul - tt arena

ankara

almanya heidelberg

fransanın bohem kasabaları

alabama

yatak

ülke de burkina faso olsun hadi...

zaman kabulse cuma gününe atlamak isterim.
yer: farketmez.

tam su an olmak istedigim yer evim. camin kenarinda kar yagisini izlemek isterdim.

eskişehir

Servisteki birisi yaklaşınca sana haber versin. Sana 5 dk kala çaldırsın mesela sen de evden çık.

edit: Anladım hocam.

servis kapı önünden almıyor. 15-20 dakikalık bir yol gitmek durumundayım. rotada trafik çok değişken ve servise binen insanların sürekliliği yok. o yüzden telefonla haber verme soruna çözüm olmuyor.

Servisteki haber verince bazı sıkıntılar yaşanabiliyor.

Ben sabah 06:30'ta servise biniyorum ve 7:30-8:15 arası birilerini alıyoruz. Oraya gelişimiz için de 45 dakika bir zaman aralığı var. Ama şu var ki servise bindiğinde herkes uyuyor, arama yeri ve zamanı kaçırılabiliyor. Ben çoğunlukla uyumasam bile hatada bir veya bazen iki gün, özellikle Cuma'ya doğru uyuyakalıp kaçırıyorum yeri.

Yine de arkadaşı aramaya çalıştım uyumadığım zamanlarda, arkadaş "Beni şu noktada iken ara ve trafiği haber ver" demişti. Öyle de yaptım ama kapalı trafik birden açıldı veya açık trafik birden kapandı. Arayıp "Yavaş yürü" veya "Koş koş koş, yetiiiiş" demek zorunda kaldım. Internet'teki her türlü trafik uygulamasını denedik, hiç biri ihtiyaca cevap vermedi ama bekleme süresini bu şekilde 20 dakikaya düşürdük.

En son çare olarak, arkadaş uyandığında ve çıkacağı zaman şoförü arıyor. Bu sefer de tahminler tutmadı, biz bekliyoruz, arkadaş her gün koştura koştura geliyor. Bunun sonucunda da servisteki insanlar, "Beni beklemiyoruz, onu bekliyoruz", "Evinden alalım bari, bu ne" diye laf etmeye başladı. Arkadaşım da kendisine gelen bıkkınlık sonucu sabahları servis kullanmayı bıraktı, sadece akşam geliyor.

Servis şöförünü kafalayacaksın, gerekirse yemek ısmarlayacaksın, bir işini göreceksin vs. 15-20 dk kala seni çaldıracak. Bunun başka yolu yok.

servis soforu de sen de iphone kullaniyosaniz iphone u bulun arkadasimi bul versiyonu gibi bi sey var. oyle takip edebilirsin uygulamanin adini hatirlarsam yazarim. android de var mi bilmiyorum.

find my friend di sanirim.

servisteki birinin telefonuna glympse kur, her sabah binince aktive edip linki seninle paylassin, sonra uyusun. sen ister telefondan ister bilgisayarindan duruma bak, haberdar ol. gene de trafik birden acilirsa sicarsin. (onun icin de waze ya da yandex navi denenebilir)

Beni uluslar arası alanda desteklediler ve değişen ve yeni gelen yönetimin keyfi uygulamalarına karşı savundular, ezilmemi ve hatta işimi kaybetmemi engellediler.

yılbaşı çekilişinde play station 3 çıkmıştı.

Ruhsat almadan onceki son stajyer maasimi, avukat maasi olarak verdiler. Yeni baslayan avukat maasindan da yuksek bi miktarla.

Oyle bir zamanda geldi ki bu para olmasa gercekten zor duruma dusecektim.

Eski patronum öğrenci evime 2.el bir buzdolabı almıştı bizim buzdolabı bozulunca. Aro.

benim gibi adama iş vermeleri +1

eski şirketim vizem bitmeden beni öylesine londraya göndermişti. iki gün gezip gelmiştim. ikinci kez vize çıkarken sorun olmasın diye. allah razı olsun

bi seferinde bir mükellefim altı aylık birikmiş muhasebe ücretini vermişti.

şaka lan şaka. tam bir aylık vermişti sadece.

Okul erasmusa gönderdi, ödediğim tüm harçları fazlasıyla çıkardım. Daha sonra yurtdışında staj için de stajım zorunlu olması gerekiyordu vize işlemleri için ama zorunlu stajımı yapmıştım, gidip ona rağmen zorunlu stajı var bu çocuğun diye kağıt verdiler.
Şirket de bi kere hayalimdeki fuara gönderdi bi hafta boyunca. Bi de geçen Dubai'ye gönderdi bi 20 gün falan. İş için tabii ama iyi yani.

başarımdan dolayı yarım maaş ikramiye vermişlerdi. ve aynı sene bir de yılbaşı ikramiyesi almıştım herkesle beraber. ne seneydi be.

üniversitenin üçüncü senesinde yönetmelik değişti ve kredi sınırlamasını kaldırdılar. böylece alttan derslerle beraber bütün dersleri alabildik. bu serbestlik olmasaydı 6 seneye uzayacak olan okul, bir dönemde 18 ders falan alarak 4 senede bitti :)

not: şahsi kıyak mı lazımdı? yanlış anladım galiba :)

patron evine cagirdi. ben kafa kafaya icecez derken karisi da bize katildi. sonra bunlar farkli bi nedenden dolayi kavga ettiler raki masasinda. adam bu is aramizda kalsin diye maasima 3'te 1 zam yapti. gerci 5 ay sonra ciktim isten bi boka yaramadi pek.

projeden ayrılmıs olmama ragmen 5 ay sonra bitirme primi yatırmaları hemde 5 digit dolar cinsinden.

-bir kere 106 ekran samsung plasma tv verdiler.
-görevim olmadığı halde bir toplu satışa yardımcı oldum diye 1000 usd verdiler.
-bayram, seyran yarım maaş ikramiyeler
-değişik zamanlarda görevim olan işleri yaptım diye çeşitli hediyeler (şirketin distribütörü olduğu ürünler)
vs vs..

fonda şu müzik www.youtube.com çalarken sorunu okudum ve içimden sana sarılmak geldi.
static4.wikia.nocookie.net

İlle bir grupla takılmak zorunda mısın kardeşim? Sen birey olarak kendine saygı duymadıktan sonra, kimse sana saygı duymaz.

Ne kadar az insan o kadar huzur. Etrafında çok kişi olmasına gerek yok, yahut bir grupla takılmak zorunda değilsin. 3-5 samimi arkadaşın olsun yeter. (bkz: züğürt tesellisi )

kendini ne kadar sıkarsan o kadar batarsın. içinden nasıl geliyosa öyle davran bi süre sonra kendin gibi insanları bulursun sonra kafan rahat eder.

çok konuşuyor olabilir misin? genelde çok konuşan kişilerin başına gelir bu.

benzer şeyler bana da oluyordu, aslında hala oluyor da, sorun biraz alfa olabilmekte.

sen muhtemelen kimseyi kırmıyim etmiyim diye düşünerek hareket eden bir insansın, insanlara düşündüğün şeyleri ya söylemiyorsun ya da olabildiğince kibarlaştırarak söylüyorsun kırmayayım diye, ama bunun temelinde karşındaki insanları kaybetmek istememek ve en dipte de yalnızlık korkusu var. -benzer şeyleri yaşadığım için böyle bir yorumda bulundum, belki senin durumun farklıdır. ama %90 genelde sorun bundan kaynaklanıyor-

bir kere, yalnız kalırım diye diplerde bir korkun varsa, onu çıkar aklından. çünkü insanın en kötü ailesi var. ailesi olmayan biri için bile, bir arkadaşıyla kırıldı mı, bir başkasıyla arkadaş olabilme durumu var. ha, iki-üç can dostun olsun, aynı gruptan, ortamdan değillerdir zaten onlar da -öyle gruptan dostum, dersen, öyle bir şey yok. bu arada dost ile arkadaş arasındaki o belli belirsiz, ince farkı da seziyorsun, değil mi? dostuna ne söylersen söyle, kırılmaz. arkadaş ise pamuk ipliğine bağlı bir olgu. en azından ben böyle tanımlıyorum, tdk'ya göre doğru olmayabilir tabi :)

yalnızlık korkusunu attıktan sonra, insanlara karşı, onlar hakkında ya da başka konularda, daha cesur ve açık sözlü olabileceksin, onları kırmaktan korkmayacaksın, ve böylece o ortamda saygı duyulan elemanlardan olacaksın. doğru söyleyeni de dokuz köyden kovarlar, o da var, ama aradaki o ince sınırı da sen belirle artık. bir de kendi sınırlarını da belirle. mesela neye kızıp neye kızmadığını bilsinler -ya da kızmak demeyeyim de, herşeye hoşgörü ile yaklaşma işte- böyle olduğunda daha rahat edeceksin, inan!

benim aklıma gelenler bunlar. başka bir şeyler daha gelirse eklerim. yalnız bunları böyle taktik amaçlı yapma, çok yapay duruyor. böyle ol yani. gerçi insanın karakterini değiştirmesi çok zor belli bir yaştan sonra. ama diyelim ki biri bir gün sana bir şey dedi arkadaş ortamında, ona verecek cevabın var ama ortam gerilmesin, arkadaşlarımı kaybetmeyeyim diye bir şey demiyorsun. işte o anda o dilinin ucuna gelen lafı deyiver. bir de her grupta bir grup dinamiği oluyor, bazı arkadaş grupları çok daha rahat oluyor, belki de senin de kendileri gibi rahat olmanı da bekliyorlar ya da ne bileyim, o grubun dinamiğine ayak uydurmanı bekliyorlar, ama samimiyetini kullanılabilir gibi algılıyor, hoşgörünü de. böyle olunca da sen üzülüyorsun işte. o gün gelince, işte o lafı et, bakalım ne oluyor? en kötü arkadaşlarını kaybedersin, ki çok da büyük bir şey değil.

ben de öyleyim amk. çare olarak çok samimi olma, sürekli onlarla takılma, takma kafana.

büyüyünce geçmiyor.

"Ama bana göre değil ama böyle şeyler." demişsin. Madem öyle niye kasıyorsun? Ne demiş şair: "başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin"

işte sigara içtiğinde sen de öyle iğrenç kokuyorsun,bu senin için bir bahane, bırak artık.hastayken daha da hassas oluyoruz.bence ondan.

madem bu haldesin, bırak sigarayı,kurtul ?!

sigara kokusu değil aldığın, sigara kokmaz. hastalandığın için burnunda ve genzindeki balgamın kokusunu alıyorsun

bi kahve yap kendine o kokusunu alır

sonra kırmızı malbuş patlat

hayat güzel

hastalığın hassaslığındandır. işte sigara içmeyen garipler toplu taşımada o nefesler yüzünden nasıl eziyet çekiyor anlamışsındır. hazır tiksinme eşiğindeyken bırak gitsin.

Hah işte bırakmak için müthiş fırsat. Ne zaman canın çekse aklina o igrenme hissi gelsin içme. Ben öyle bıraktım

evdeki herkesle öpüşüyor musun sen ağız kokuları nasıl geliyor, konuşma mesafeniz 1 karış mı?

@cecilia he öpüşüyoz.

sigara içtikten sonra benden uzakta bile dursa o kokuyu alıyorum

gibson sen sus, sen haksızsın ibne. sana tik yok. rezil herif. ateşle bi' sigara da içelim panpa.

:)

hastasin diye oyledir muhtemelen, sikinti yok. iyilesince tellendirirsin sen de mis gibi sigarani. yalniz cakmak kullanma, kibritle yak sigarani.

soru sordum ne ayar veriyon ki ayıp ama.

önerim: sigara içenlerden ayrı odada otur.

iyileşince kaldığın yerden devam edersin.

Fizyolojik olarak değil psikolojik olarak sigara içmek istiyorsun. Bırakmaya çalıştığında seni en çok zorlayacak şey de bu aslında. Boğazımdan çorba zor geçtiği zamanlarda bile gözlerim yaşara yaşara sigaradan o lanet dumanı çekerdim içime. Bırakmaya niyetliyseniz hastalık güzel bir altyapı oluşturmuş bu pislikten kurtulmak için size.

@kislar gecmez beresiz olm ben hep haksızım.. ama bir marlboro???? bir dal marlboro her zaman haklıdır


gel bi malbuş yakalım

oğlum malbuş deme lan şuna, sigaradan soğutacaksın. buradan da ban yiyeceğiz şimdi, sohbet ediyoruz diye. yolla gelsin kankuş.

ilk elime para geçmesi ilkokulda kermesten ucuza kitap alıp 1 hafta sonra servistekilere satmayla oldu

ama düzenli ilk maaş devlet atamasıyla

barmenlikti, ailemin durumu iyi olmasına rağmen kendi gitarımı almak için çalışmam lazımdı ve araştırıp buldum

aylık 400 liraydı, 5 ay çalıştım

@la noix direk yahudi kanı hahaha hayatta aklıma gelmezdi ilkokulda böyle bir şey, helal olsun :))

edit: yaş 16'ydı bu arada

satış danışmanı,kariyer.net ten bulmuştum.ama oraya gittiğim an ben buraya ait değilim diye aklımdan geçirdim.sonra ilerleyen zamanlarda müdürlerle kavga ve istifa

anannemlerin evinin orda bi bakkal vardı, bu bakkal beni baya severdi, hep dükkanda takılırdım. sonra bakkal kardeşine bi manav gibi bişey açtı ama kardeşi o zaman 20 yaşında falan, pek siklemezdi dükkanı, beni manava çakar gezer tozardı. 6 yaşındaydım ama muazzam para kazanıyordum o yaşa göre, şimdinin 10-15 lirası gibi bi para günde. karpuz, soğan muz falan satardım. bakkaldan da bakkalın kardeşinden de daha iyiydi dört işlem kabiliyetim, cevheri görüp değerlendirdiler sağolsunlar.

kazanılan ilk para =>eksisozluk.com

bordrolu ilk işim; big four'da denetçilik. sınavlarına ve mülakatlarına girdim, ortalığın amına koymuştum :) ortalamam da çok etkili olmuştu.

öğrenciyken kuzenimin askerlik arkadaşının işyerine haftada 1 gün de olsa gidebilmek için zorla ikna ettim. Maddi karşılık beklemeden 3 ay kadar çalıştıkları bir projeye yardım ettim. 3 ay sonunda yine o abinin vasıtasıyla onların taşeronunda tam zamanlı işe başladım. Aro.

Kazanılan ilk para dersen 8-9 yaşlarımda abimle düğünlerde balon satıyorduk.

çocuk kitapları yapan bi yayınevinde erkek arkadaşımla bütün yayınevlerine mail atmıştık orası geri dönmüştü tasarımcı olarak başlamıştım. 1.800 tl aldım ilk işimdi.

Ilk is unideyken deniz yatirimda staj.

Kazanilan ilk para londrada bakkalcilik.

orta sonun yaz tatili idi. babamgil insaata goturduler. 3 ay insaatta kaldim. fen lisesini kazanmisim. babam memlekete gidip geldiginde soylemisti. hic tepki sevonc mevinc olmadi kimsede. ve ben uc ayda hic para kazanmadim. oha ne dranatikmis lan.

Benzinlike temizlikci. Tuvalet falan temizlerdim benzinligin marketini duzenlerdim. Bayanim, bu isi 14 yasindayken yapmistim. Babamin benzinligiydi.

mahmutpaşa'da bir yakınımızın erkek giyim mağazası. 1 hafta dayanabildim. adamlar yoldan müşteri topluyorlardı.

Çocukken yapılan balon satma vb şeyler sayılmazsa, sigortamın yattığı ilk iş:

Liseden üniversiteye geçerken, Wacken konserine para biriktirmek için mobilya mağazasında satış elemanlığı. Dükkanın girişindeki "elaman aranıyor" yazısına güvenip içeriye daldım.

Çocukken çekirdek satardım. Top oynadığımız sahanın yanına yan yana iki kasa koyup tezgah açar, müsteri geldi mi maçın ortasında gider satış yapardım. Maç dururdu tabi o sırada. Bardağı 100 000 di çok iyi hatırlıyorum. Malın yarısını ben yerdim zaten arkadaşlarla asdfasdf

Sigortamın yattığı ilk işimde garsonluktu. Sonra garsonluk yaptığım yerde aşçılık yaptım. Çokzel brunch masası hazırlarım. binlerce kisiye brunch hazırladım ama isin komigi kendim hayatımda hic brunch yapmadım. Sezercik gibi oldu amk bi gün bende yicem asdfadfg

asıl sen bizi tanıyor musun!

hayır

evet.

ilk kez görüyorum, kusura bakma :(

hayır tanımıyorum. gerçi bunu ben de sorsam herkes hayır der ama aslında tanıyorlar beni. öyle de bi durum sende de varsa bilemicem.

yüksek yerlerde tanıdıklarım var. amcam 14. katta oturuyor.

Hope ender, der meister, rock n roll mesela hep aşina olduğum nikler.

Ama sen yenisin galiba. Gelir gelmez de direk bu soruyu sormuşsun herhal?

Bir kere gormustum nickini. Kitapli bir seydi.

özel bi gücün yeteneğin zekan mı var bilelim babuş?

ilk kez gordum nickini

hayır.

(bkz: tanırım iyi çocuktur)

başladık mı yine?

yenısın bence de ilk kez goruyorum senı buralarda

siteye
55
kez giris yapmis birisi icin iddiali bi soru olmus...

tanımıyolarsa da artık tanınıyorsun. iyi taktik valla

mini etek giyip çekiştiren kız sen değil misin?

sözlük yıkılıyor, herkes seni konuşuyor?

well played lan. işini biliyorsun.

bitionda da yenisin daha bugün ilk yorumunu yapmışsın orada da
entry sayın malum o da az. üzgünüm canım arkadaşımız değilsin :(

hiçbirimiz tanımıyoruz,kimsin.yalnız ben de hep böyle bir soru sormak isterdim,ama soramadım hiç :)

Hayır, memnun oldum ama :)

benı sorsan bılırlerde :) senı tanımıyoruz söylede tanıyalım bari

beyler tamam yeterince rencide oldu.

bundan sonra bizimle çalışıcak, bilginiz olsun.

beni bile unutmuştur bu duyuru bre.

Tanirim iyi cocuktur.

ilk kez görüyom gardaş :(

Ekşi Atölye diye bir yeri kuran ya da kurmaya çalışanlardan, işin içinde olanlardan biri olduğuna bi' başlıkta rastlamıştım. Böylelikle Ekşi Atölye denen yerin de bulaşılmaması gereken bir mecra olduğunu ispatladın.

sen yenisin galiba.

sen kimsin amk?

Sen kitap çekilişi yapalım diyen duyurucu değil misin??

ilk defa görüyorum.

ben de ilk defa görenlerdenim.

anlat istanbul'da vardı yamulmuyorsam.

hayallerim, aşkım ve sen..

hatta çok da güzel bir konuşma vardır.. müşfik kenter in beyoğlu nu anlattığı..

tramvay.

sağlam gerilim filmiydi. türk yapımı.

beyoğlu'nun arka yakası (1987)

arabesk'in son sahnesi

tinker tailor soldier spy da da hatırlıyorum.

Kaç para kaç.

Ozellikle tünel bölümleri.

Yil 1999

her şey çok güzel olacak'ın son sahnesi vardı. altan ile ağabeyi çin lokantası mı açsak bar mı diye konuşuyordu hatta. ne güzel filmdi lan!

Issiz adam

hayallerim aşkım ve sen
gece melek ve bizim çocuklar

Finans nedir başkan? Muhasebe mi? Yathayım diyorsan ik. Para işleri falan kafayı çok yorar.

sevdiğim bir yakınım zamanında demişti ki: "iş işte öğrenilir". şaka lan, sevmezdim zibidiyi. yakınım da değildi zaten. okulda temeli atarsın, iş hayatında katları çıkarsın.

ya bana kalırsa fınans ama japonun dedıgı gıbı fınansın nesı yanı ben mesela sırf fınasla ugrasmak ıcın ıktısat okuyorum son sınıfım mımarı sektörunden oraya gecıyorum hatta yuksek bıle yapıcam yanı fınans da o ap ayrı bır tutku benım ıcın fınans ın karıyerı guzeldır ama
he yıne japona katılıyorum yatayım dıyosan ik tabıkı

azıcık ilgin varsa finans.

göremiyorum. hayat kötü.

Calıştıgım şirketin londra ofisine nakil olmuş, bir yandan da mba yaparken.

1 ay sonra bile bir yerde göremiyorum. gerçekten çok belirsiz ya da ben çok gerçekçiyim. gitmek istediğim yer deniz kumundan.. oraya doğru fazla gidersem buraya dönmem coğrafya gereği..

evli mutlu çocuklu.

üç sene önce sorsaydın 15 sene sonraki yerimi bile söylerdim çok net bir şekilde ama şu an ben de 1 ay sonrasını dahi göremiyorum.

Ptt 1. lig

(bkz: #38801643)

cevabı entryde gizli.

memlekette istanbul'da kiralar uçtu amk.

yine bi sike tutunamamış, ortalıkta salak salak gezinirken...

borçlarımı bitirmiş, ege de arsa bakarken. umarım.

Çok daha mutlu ve huzurlu. Şu süreci bir şekilde atlatsam, gerisi rahat olacak.

burda, olduğum yerde görmek istemiyorum. şuan söyleyeceklerim bu kadar.

evli, mutlu, californiadaki bahçeli evinde köpekleriyle huzur içinde yaşıyor olarak.

masterımı tamamladığım ülkede güzel bi iş bulmuşum, türkiye'nin birbirinden saçma gündemlerinden ve istanbul'un keşmekeşinden uzak mutlu bi hayat sürüyorum. yine de beşiktaş'ı kadıköy'ü moda'yı özlüyorum ama çaktırmıyorum.

yalnız.

yarınki sunumu atlatayım da ne olursa olsun kafasındayım -mesela yarın 14.00'dan sonra hızla eve uçup uyumayı planlıyorum :D )

gönderemeden önceki son edit: yarın ciddi bir cevap yazacağım buna, belki kafamı toplamama da yardımcı olur.

(bkz: idm)

istr07.izlesene.com

istr07.izlesene.com

O sistem arızası nereden baksan 20 gündür falan sürüyor. Yarın sabahtan bir telekom merkezine gidip kullanıcı adı, şifrenizi almaya çalışın. Müşteri memnuniyeti yerlerde sürünen en büyük şirket türk telekom a.ş.dir.

Modem ayarlarını doğru yaptınız mı?

bize modemi verdiler takın kullanın dediler. içinde cd neyim de yoktu zaten. yani modem kurulumu yapmadık.

modem kurulumu ayarlanmış olarak teslim ediliyor artık. Cd falan vermiyorlar. 20 gün önce bağlattım.

tutar tabii ki

nasıl kazanılıyor? =)

Ivet

çekilişi nasıl yapacağına bağlı. geçin sıraya, afedersin hepinizi avuçlayacağım sonra rastgele birinize iki kitap vereceğim dersen tutmaz mesela.

nereyi imzalıyoruz?

beni de yazın ha

bensiz çekiliş, karsız kışa benzer biliyorsun değil mi? hayır yani bilmiyorsan bil. :)

Bershka'da buna benzer seyler hep oluyor.
Bir benzerini de Mango'da gormustum.

lc wakiki'de de var birçok benzeri.

Bunu veya net olarak benzerini linklerseniz sevinirim, fiyat aralığı asıl öğrenmek istediğim.

loftta benzer bir tane gördüm geçenlerde. 200e yakındı.

bunun hemen hemen aynısını pull and bear'dan almıştım 2-3 sene önce. indirimde 70 lira mıydı neydi o zamanlar.

200 lira falan vermeyin. Ben Bershka'dan erkek için olanını 70 tl ye almıştım. En fazla 120 falan eder bu tip montlar.

sweeney todd degildir heralde

the men who wasn't there.

www.imdb.com

gel hoca gel güzel yer, hem merkeze yakın hemde sahile. muhit olarakta hareketli ve aktif bir yer. gerçi sokaktan sokağa fark eder ama kalitesiz insanlar pek yok.

tolga asp@ peki ulaşım nasıl? iş yerim bahçelievlerde.metrobüsten sonra baya yol gider miyim?

denizköşkler sahile yakın kalıyor, yani aşağıda. evden metrobüse gitmek için 10-15 dakika falan pek yorucu olmayan bir yokuş çıkarsın. yürümek zor gelirse metrobüs'e kadar dolmuşa binebilirsin ama değmez.

metrobüs'ün şükrübey durağına yürüme 5-7 dk falandır. bahçelievler'e 15-20 dk falan sürer metrobüsle. muhit nezih ama binalar eski ve depremde zarar görmüştür. yeni bina bulursanız ev tutun derim ben hocam. sahille merkezin tam ortasında avcılar'da yaşanacak en güzel muhittir.

süper bilmiyorum ama benim kuzen orada oturuyor
2 tip insan var genelde :oralara zamanında muhacirleri yerleştirmişler bu adamlar ev sahibi (hatta apartman sahibi olmuş mütaahite vermek yoluyla) kendileri oturup kiraya veriyorlar kalanları, eşleri çok çalışmıyor güzel yaşıyorlar kafa insanlar.
kiracılar da kampüsteki öğrenciler veya metrobüs hattını kulanmak isteyen vs çalışanlar.
avcılar metrobüs durağından dolmuşları gayet çok çalışıyor, avcıların heryerine çalışıyor sanırsam
yürüye de bilirsiniz biz yürüyorduk ama bizim elimiz boştu tabi
hani süper zengin semt olmasa da bi sürü kafe, spor salonu, vs. var genç nüfustan kaynaklanıyor sanırım.
deprem olayını iyi bilmiyorum büyük depremden sonra bütün binalara güçlendirme filan gerekmiş para toplanmış, yaptırmışlar ama ne kadar iyi durumdadır fikrim yok

ben denizköşklerde oturuyorum. memnunum ama deprem korkusu var mı dersen evet hat safhada. ev bizim satıp gidemiyoruz da. gelme bence yaa git başka yerde otur.

27 yıllık hayatının 20+ yılını denizköşklerde geçirmiş biri olarak her türlü soruya cevap verebileceğimi düşünüyorum. ama duyurudaki mesajları bazen hemen cevaplayamayabiliyorum haber edeyim dedim ;)

göt olunca ben gaçhayım diyor ve gidiyor.

Aslında kendisini düzgünce ifade edebilseydi anlayacaktık ne olduğunu. Pararizlerin vücutta kaşıntı yaptığını biliyoruz çünkü. Hatta bazı bünyelerde allerjiye de sebep oluyor.

Çok sevdiysen al tabi yaşına da uygun.

Ayakkabının adında sex geçiyor. Bence alma.

aaaal.

www.youtube.com

ciddi ayakkabılar giy.alma böyle şeyler.zaten ufak tefekmişsin hiç olmaz.

ilkini al ikinciyi alma bence.

@ gorki, 38 numara ciddi ayakkabı bulmak mesele :/

Ayaklar naıl 38 numara ya? Ben hiç beğenmedim düz converse al işte. En güzeli onlar.

@ ontheroad, ayağımız öyle kalmış. napabilirim. standart converse sevmiyorum ya o da çok 14 yaş işi. bunlar da çok matür işi sayılmaz tabi de, diğerleri tam yani.

Ben de 19 yaşındayım arada severek giyiyorum düz converseleri. çocuk durumu olduğunu sanmıyorum. Düz değil başka converse bakabilirsin ama bunlar kötü geldi nedense.

bence popüler bilim kitapları seviliyorsa aksine asla alınmamalı bu kitap ay ayakkabı!

ikisini de alma.

al al, ikisini de al. ya ne bu yaş kıyafet uyumu vs. merakı? küçük gözüksen ne olacak? 33 yaşında arkadaşım var, erkek, ufak tefek tombik bi adam, ama taş çatlasın 87li gösteriyor -hatta ben daha bile küçük sanmıştım da, neyse- böyle renkli giyiniyor, kırmızı converseleri falan var. ne güzel işte neşeli, hayat dolu. ciddi giyinince hiç sevmiyorum mesela.

ha ama etkilemek istediğim kız var, yaşımda/yaşımdan büyük göstermek istiyorum, dersen bilemiycem. sizin yaşlarda bu tip şeyler önemli oluyor -ben de çok yaşlıyım da (!) - gene de, seni seven tercihlerinle sevsin, ilki güzel bence -ikincisi de güzel de, ben deri converselerle pek rahat edemiyorum, daha önce giyip de rahat ettiysen al derim.

edit: bana ne ya ne dert edicem usta, takıl kafana göre o zaman ne soruyosun? ayrıca yaşa takılmak diğer özelliklerine takılmaktan daha mantıklı, boynunda kocaman bir ÖZGÜN SİNEMAYI SEVERİM yazan tabelayla dolaşmadığın sürece, sanki dışardan bakınca anlaşılıyor da.

@ pasp, abi orda özgün sinemayı ve popüler bilimi severim de yazıyor, yaşa mı takıldın ya. klasik düz renkli ince converse'ler çok niteliksiz geliyor bana, yani beğenmediğim için tercih etmiyorum açıkçası. yaşa takılan biri olsam sırf ciddi görünsün diye bot mot giyerdim yaz kış, vans'e converse'e dadanmazdım hiç. taşak geçiyoruz yani sakin ol, ufak tefek olan ve bundan rahatsız olmayan biriyim ben. gecenin dördünde dert etme bunu ^^

ilki eh, ikincisi iyyyyyrenc

kakmacılık da denebiliyor sanırsam

daha global ismi carving.

hayır kakmacılık olamaz. resimden de anlaşılabileceği gibi hiçbir şey kakılmamış. olsa olsa oymacılık olur.

carving oyma demek zaten ki oymacılık zaten.

ne dedim lan ben?? :D

zor baba.
daha guzel bir dille anlatabilir,sonucta cocugun en buyuk guvencesi babasidir dogustan bide baba boyle yaparsa zor valla.

ben karşılıklı ilişkilerin alışkanlıklar üzerine kurulu olduğuna inanıyorum. siz babanıza özel hayatınıza karışabilme iznini zamanında vermişsiniz ve artık o yolun bir geri dönüşü yok. ya kıracaksınız adamı ya da suyuna gideceksiniz.

benim babam maaşımla ilgili bir kelime dahi etmez çünkü özellikle özel hayatıma müdahele edemeyceklerini erken yaşımda öğrettim kendilerine. yanlış anlaşılmasın çok samimiyimdir ailemle ama belli sınırlar vardır.

@cigerdelen @japonaskeri
Zamaninda cok buyuk sıkıntılar yaşamış babam. Su an da bunu bizim yasamamizdan endişe ediyor ama eğer onun istediği şekilde yasamazsak da bunu cekmemizi istiyor. Kesinlikle bu. Ben de korkuyorum. Söylediği aslında doğru bir şey. Kenara para koyun diyor. Ama sürekli gozetimim altindasiniz duygusu iyi değil. Bunu da bilerek yapıyor. Çünkü eger öyle olmazsa bizim cigrimizdan cikacagimizi falan düşünüyor. Ama yaklasimim ne olmali hala bilmiyorum.

18 yaşını geçtikten sonra insanlar açlıktan geberecek de olsa otoriter bi tavıra maruz kalamaz. kendi hayatını yaşa. hataların olur, yanlışların olur. belki ilerde çok pişman olursun ama bu senin hayatındır.

kaldı ki 18 yaşından küçük bireyler üstünde de baskı kurulamaz sadece doğru yola yönlendirmeye çalışılır.

anlatılan şey gerçekten bunaltıcı.

+

çalışan iki kardeş neden hala ailesiyle yaşıyor?

Çünkü birlikte yasayacagimiz eve babam da geldi isine yakin diye. Sonra kirayi ona odettik biz de. Simdi de kiraya ortak olun diyor. Diyemiyoruz ki sen git evden diye.

aslında belli bi yaşı geçmiş insana çok da çıkışmaya gerek yok. şu durumda yapılabilecek en mantıklı şey duymamazlıktan ve görmemezlikten gelmek. ne söylerse söylesin takmamak ve bildiğin gibi yaşamak ama bildiğin gibi yaşadığını ona hissettirmemek.

böylece karşılıklı güzel gider her şey.

@cigerdelen gerçekten bu zamana kadar alttan almakla baba deyip soylediklerini degismez kural saymakla falan hata ettiğimi anlıyorum. Biraz soylediklerinizi dusunup bunu da ona anlatmanin bi yolunu bulacagim

@kosun lan mevzu var o kadar kolay değil mesela kenarda ne kadar paran var soruları var belli aylarda.size ev alicam ona pesinat yapicam temali...

kenarda ne kadar paranız var diye sorduğunda ya boşver baba parayı marayı gel yemek yiyelim falan de konuyu değiştir.

arkadaşlar tavır koymaktan falan bahsetmiş de.. o tarz bi tavır ergenlik döneminde konur zira genelde o dönemde anne/baba da nispeten gençtir.

şimdi belli bi yaşa gelindikten sonra insanlar hem değişmezler hem de üzülüp hasta olduklarında bunun vicdan azabı bi ömür sürer.

@@cigerdelen şimdi bu azmimi kardesime de asilamam lazim. Teşekkürler

@kosun lan mevzu var keske o kadar kolay olsaydi ya. Cidden. O konu degismez. UzerinE laflar yenir bir ton

baban hakli. ne sanslisin ki sana tutumlu olmayi ogreten bir baban var. kiymetini bil.

"öyle 18'ini geçtin, ne karışıyor" yorumları bizim toplum için geçerli değil pek. 30 da olsan, 40 de olsan değişmez endişesi. bizde de babam yıllardır bana benzer taleplerde bulunurken, ablama hiç karışmaz. o evini, arabasını aldı çünkü. onca yıldan sonra hak veriyorum ben babama. yalnız yaşarken, aile desteği yokken olmuyor çünkü böyle şeyler. gençken yapmak lazım. ayrıca baba dediğin çocukları için endişelenir, normal. sorumluluk sahibi olduğunuzu hissettirebilirseniz bırakır peşinizi.

alakasız olabilir ama şunu anımsattı bana.
i52.tinypic.com

norveçli hevi metal gruplarının dünya popüler kültürüne etkileri üzerine bir makale okuyorum ders için. çay demledim, sigaram olmadığından içmekten vazgeçtim.

biraz araştırma yapiorum yeni programlama teknollojileri ile alakalı ama görüldüğü üzre kendimi tam verebilmiş değilim. aynı zamanda biriinin tavsiye ettiği yann tiersen L'absente albümünü dinliyorum. birazdan bilgisayar başından kalkıp, bir film izleyip yatıcam.

Kahve yaptım onu içiyorum şimdi. Taboo'yu izliyorum. Sonra da çalışmayı planlıyorum.

robbie williams dinliyorum. simdi kitabimi elime alacagim. tum gunu yatarak gecirdim, biraz daha yatagimlayim.
o kadar ozlemisim ki boyle miskinlik yapmayi. kac haftadir surekli is surekli is. bunalmistim.

Cyberpunk üzerine olan merakımı gidermeye çalışıyorum. Hele de şöyle bir şey oyuncuları beklerken (bkz: cyberpunk 2077)

Yabancı'yı okumak nasip oldu sonunda. Onu düşünerek uyuyacağım.

desperados içip, glee izliyorum.
3. sezondayım daha (3-4 haftadır filan izliyorum) ve dizinin esas karakterlerinden birinin yakın zamanda öldüğünü dün öğrendim. uyuşturucudan ölmüş sanırım, o sevimli yüzüne baktıkça bunu kendine nasıl yaptığını merak ediyorum.

breaking bad 4. sezon finalini izledim. bütün gün 4. sezonu izledim zaten. şimdi de müzik dinliyorum.

pazartesiye bio-yakıtların üretim aşamalarından üçü ile ilgili bir sunumum var onu hazırlayamıyorum :(

eskilerden baya efsanedir, hala dinleyen zenci kalmıştır bilmem ama :) www.youtube.com

bir klasik

www.youtube.com

stevie wonder - superstition

rap ve fransızca seviyorsan;
sexion d'assaut - desole

miles davis, john coltrane albümlerine bakabilirsin.

bir örneği : www.youtube.com

asrın dissidir.

www.youtube.com

www.youtube.com

bundan daha zenci duymadım.

Mory kante

Müthiş..
Mandela'ya ağıt gibi bir şey..
ex.fm

Koşulur, sağlıklıdır. Geçen gün saat 10:00 civarında Yeşilyurt sahilde koşan, yürüyen insanlar gördüm. Florya yerine oraya gidebilirsin. Miss.

bir diz, kas probleminiz yoksa koşulur. ama genelde sert zeminde çok fazla koşulmaması önerilir. eğer koşacağınız zemin sertse bunu göz önüne almanız gerekir.

Koşulur da alışık değilseniz ilk günden temiz bir hasta olursunuz.

bitmez, kürt vatandaşlar sadece orada yaşamıyor en basitinden. olay kürtlerin yaşadıkları yerlerse.


peşinen edit: soruyla aynı yüzeysellikte cevap verdim, faşist demeyin kaldıramam şimdi.

hayır, bitmez. daha fazlasını isterler.

bitmez ve hatta üstüne başka xyzler de çıkar.

Memlekette o kadar güzel yer varken ben olsam dağın başına gitmezdim. Onlar da gitmez. Kürt nüfus çoğunluğu güneyde ve İstanbul'da yaşıyor.

Bitmez. İstanbul'da Hakkari'den daha çok kürt yaşıyor orayı da isterik demeyecekleri ne malum? Kaldı ki PKK'nın amacı artık bağımsız bir Kürdistan'dan ziyade "demokratik özerklik". Resmi asalaklık.

bitmez dostum resmi asalaklık +1 şu anda zaten öylelerde, elektrik kaçak, uyuşturucu ticareti gırla, falan filan.

evet biter.
pkk kurdistana cekilir ve orada da pisliklerine devam ederse karsiligini misliyle alir. su an tsk pkk`yla savasamiyor cunku vurdugu her kurt terorist icin hesap soruluyor, cunku bu teroristler resmi olarak tc vatandasi. ama yabanci bir ulkeden, yabanci teroristler tarafindan saldiri olursa tsk istedigi gibi karsilik verebilir.

batida yasayan kurtlere gelince, saga sola molotof atan yamyamlarin vatandasligini iptal edip kurdistanlarina postalarsin olur biter. su an ne yapilabiliyor bunlar icin? hic bir sey. belki 3 5 ay hapis yatiyorlar sonra cikip yine teroristlige devam ediyorlar hem de bizim vergilerimizle beslenerek.

artik tiksinti geldi bu medeniyetsiz yaratiklarla birlikte yasamaktan.

terörün derdi toprak sahibi olmak değil ki bitsin.
terörün tek derdi ranttır.
(daha da uzatırdım ama yazmak istemedim şimdi, temeli söyledim)

vucutta bir organ kangren olmussa o uzvu keser atarsin. kesmezsen kangren butun vucuda yayilir. iste guney dogu tam bir kangren tam bir kanser. zaten cogalma hizlari bir kanserin vucutta yayilma hizina esit.

semt pazarı

vırrık

evboy

kurner

her şey

mixstore

vırrık güzelmiş :)

DEPO
DÜKKAN
BAZUKA

bunlar da benden olsun :P

ardiye

zerzevat

yoğartık

çıfıt çarşısı

(bkz: Ananza)

Amk diye gazete oluyosa neden olmasın

kesilir mi lan ordaki kıllar

yüz tüyleri için makineler var. ağda vs. zararlı. ben direk vuruyorum jileti, uğraşmıyorum makineyle falan.

ağda yapıcan oralara,berberde git yaptır.

berberde ağda yaptırıyorum.sakalın üstünü çizgi şeklinde yaptırıyorum.

öhöm şey ben kapıdan geçerken sizi duydum, bu testosteron kokan mekanınızı hiç bozmadan;

kardeşimin bahsettiğin yerdeki kıllarını ben alıyordum. bazen cımbızla bazen iple.


kaçtım

patrick petitjean kimdir arkadaş, yapmayın etmeyin. uymayın siz ona. aboo çok kötü ya bildiğin kötü fena.

hocam oralar iple alınır. eğer kendin alamıyorsan şunu kullanabilirsin.
www.hepsiburada.com

kendim nasıl alırım diyorsan da şöyle oluyor:
www.youtube.com

Her ne kadar feminen gözükse de , ip ve cimbiz en etkilisi. Agda mesela benim yüzümü 2 hafta kizartiyor. Jilet vursan yarin yine ordalar?

ben cımbızla alıyorum. haftada bir, düzenli şekilde.

Ağda ile aldırırsan sivilce yapabilir. Ya ip ya da cımbız.

Şöyle ki kestiğinizde -aldığınızda kalınlığını ve miktarını arttıranları sıralarsak

Jilet> ip-cımbız> Ağda. Bence ağda yaptırın bir kardeşinize annenize ablanıza. Ya da berberler 2 liraya falan alıyormuş sanırım .Hem daha da incelir daha nadir alırsınız.

Berberlerde 15 cm uzunluğunda yay gibi, sıkı, spiral, tel bir zımbırtı oluyor onunla alıyorlar. ;Berber malzemeleri satan yerlerden veya bir berberden temin edebilirsin.

30 yaşındayım,
berber geçenlerde iple alayım dedi,
bu kadar gıcık bir acı duymamıştım hiç, keşke dayak yeseydim,
adeta miniminnacık binlerce yaratık yüzümü ısırdı defalarca,

www.youtube.com

cevap için teşekkürler ama bu değil klibinde ormanda masal okuyan bi adamın etrafında dans eden hayvan kostümlü adamlar falan vardı